-
1 hayır
нет* * *выпад. -yrı1) добро́, бла́гоhayra alâmet — до́брое предзнаменова́ние
hayır beklememek — не ждать добра́ от кого-чего
hayrı dokunmak — а) ви́деть добро́ от кого; б) сде́лать добро́ кому
hayır işlemek — соверша́ть благо́е де́ло
hayra karşı — с до́брыми наме́рениями
hayırla yad etmek — добро́м помина́ть уме́рших
hayra yormak — [ис]толко́вывать в хоро́шем смы́сле, относи́ть к добру́ (сны и т. п.)
2) по́льза, прокhayır gelmemek — быть бесполе́зным; не ждать [никако́й] по́льзы от кого-чего
hayır görmemek — не ви́деть по́льзы от кого-чего
hayrını görme! — бран. пусть [э́то] не пойдёт тебе́ впрок!
hayır kalmamak — стать бесполе́зным
bu işten hayır kalmadı — от э́того де́ла нет уж никако́й по́льзы
hayır yok — нет про́ка, нет никако́й по́льзы
••- hayır etmemekhayır dile eşine / komşuna hayır gelir başına — посл. проси́ добра́ для бли́жнего / сосе́да, а добро́ придёт к тебе́
- hayrını gör!
- hayırdır inşallah!
- hayır ola!
- akşamlar hayır olsun! -
2 yok
1) Nichts ntbir kimseyi/şeyi \yok etmek jdn/etw vernichten [o beseitigen], jdn/etw verschwinden lassen\yok olmak fehlen; ( kaybolmak) verschwinden; ( varlığı sona ermek) nicht mehr existieren\yok pahasına (almak/satmak) für Nichts (kaufen/verkaufen)\yoktan var etmek/olmak aus dem Nichts erschaffen/entstehenbugün okulda \yoktu heute war er nicht in der Schule, heute hat er in der Schule gefehltburada kimse \yok hier ist niemandhiç \yoktan ohne jeden Grund2) bu bıçağın sapı \yok dieses Messer hat keinen Griff, an diesem Messer fehlt der Griffüstünde av bıçağından başka silahı \yoktu außer einem Jagdmesser hatte er keine Waffe bei sichvaktim \yok ich habe keine Zeit3) ( yasaklanmış şey)sigara \yok Rauchen ist verbotenII adv\yok oğlu \yok überhaupt nichtsdarılmaca \yok! nichts für ungut!ya hep ya \yok alles oder nichtsgeldiler mi? — \yok, daha gelmediler sind sie gekommen? — nein, noch nicht -
3 არა
hayır, yok -
4 нет
I частицаhayır; değil; yokпойдёшь?- Нет — gidecek misin? - Hayır / Yok
ты зде́шний? - Нет — Sen buralı mısın? - Hayır / Değilim
пойдёшь или нет? — gidecek misin, gitmeyecek misin?
хоти́м мы э́того и́ли нет,... — istesek de istemesek de...
••II безл., → сказ.нет войне́! — harbe hayır!
са́хара нет — şeker yok
са́хара бо́льше нет — şeker kalmadı
у неё нет вре́мени — vakti yok
э́того обы́чая давно́ нет — bu âdet çoktan kalktı
их нет до́ма — evde yoklar
у него́ нет чу́вства до́лга — ödev duygusundan yoksundur
нет (тако́го) дня, что́бы она́ не пла́кала — gün geçmez ki ağlamasın
••чего́ то́лько там нет — orada neler neler yok; orada yok yok
-
5 nein
hayır, yok;\nein danke hayır, teşekkür ederim;ich sage nicht \nein hayır demiyorum [o demem];\nein, so was! yok, olamaz!, olacak şey değil! -
6 nay
art. hayır, yok————————interj. hayır————————n. ret, inkâr, olumsuz oy, red* * *dahası -
7 nope
art. hayır, yok————————interj. olmaz, hayır -
8 nope
art. hayır, yok————————interj. olmaz, hayır -
9 los
1. adj (ab, fort) ayrılmış, kopmuş; Hund serbest;los sein -den kurtulmuş olmak;hier ist nicht viel los burada pek bir şey olmuyor/yok;fam da ist was los! hareket/hayat işte orada;mit ihm ist nicht viel los ondan pek hayır yok2. adv fam also los! haydi, gidelim! -
10 kimse
someone, somebody. 2. anyone, anybody. 3. (with a negative verb) nobody, no one. -nin ahı kimsede kalmaz. proverb The laments of the oppressed will call down judgment upon their oppressors. - ayranım/yoğurdum ekşi demez. proverb A person always praises what he himself has made/done. -den kimseye hayır yok/gelmez. proverb You should rely on yourself, for others may let you down. -si yok. He has no friend or relative he can turn to. -
11 anfangen
ein neues Leben anfangen yeni bir hayata başlamak;mit der Arbeit anfangen işe/çalışmaya başlamak;mit ihm ist nichts anzufangen ondan hayır yok;was soll ich bloß anfangen? ne yapsam ki?;ich weiß nichts damit anzufangen buna bir anlam veremiyorum; bunu ne yapacağımı bilemiyorum;das fängt ja gut an! başı böyle olursa … (sonu ne olur kimbilir?) -
12 no way
hiçbir sekilde, asla; hayir, yok, olmaz, hayatta olmaz -
13 no
hayir, olmaz, yok, hiç, yok yaniti -
14 nay
yok, hayir; hatta, üstelik, olumsuz oy; olumsuz oy veren kimse -
15 아니오
yokhayır -
16 no
adj. hiç, hiçbir, artık değil, yasak, gereksiz————————art. yok, hayır, değil————————interj. deme, olmaz, hayır————————n. hayır, ret, aleyhte oy, numara, red* * *1. hayır (adv.) 2. yok (not.) 3. hiçbir (adj.)* * *[nəu] 1. adjective1) (not any: We have no food; No other person could have done it.) yok2) (not allowed: No smoking.)...-mek yasaktır, yapılmaz/edilmez/olmaz3) (not a: He is no friend of mine; This will be no easy task.) hiç...değil2. adverb(not (any): He is no better at golf than swimming; He went as far as the shop and no further.) hiç de daha...değil, yok3. interjection(a word used for denying, disagreeing, refusing etc: `Do you like travelling?' `No, (I don't).'; No, I don't agree; `Will you help me?' `No, I won't.') hayır4. noun plural( noes)1) (a refusal: She answered with a definite no.) 'hayır' cevabı, 'yok' cevabı2) (a vote against something: The noes have won.) olumsuz oy•- nobody5. noun(a very unimportant person: She's just a nobody.) bir hiç, önemsiz kimse- no-one- there's no saying, knowing -
17 добро
iyilik,hayır; mal,mal mülk,eşya* * *I с1) iyilik, hayır (- yrı)де́лать добро́ — iyilik yapmak / etmek, hayır işlemek / etmek
ве́рить в добро́ — iyiliğe inanmak
жела́ть добра́ кому-л. — birinin iyiliğini istemek
борьба́ добра́ со злом — iyinin kötü ile mücadelesi
••помина́ть добро́м (умершего) — hayırla anmak
(э́то) не к добру́ — iyiye / hayra alamet değil
IIтако́го добра́ нам не на́до — ирон. bu cavalacoza ihtiyacımız yok
1) частица, прост. peki; hayhay2) в соч., → союздобро́ б(ы) не знал, а то ведь зна́ет — bilmese iş değişir, biliyor ama
••добро́ пожа́ловать! — hoş geldin(iz)!
-
18 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak -
19 not likely!
(certainly not!: `Would you put your head in a lion's mouth?' `Me? Not likely!') tabiî ki hayır!, mümkünü yok! -
20 nein
nein adv hayır, fam a yok
- 1
- 2
См. также в других словарях:
hayır yok — (bir şey veya bir şeyden) bir şey yararlı değil anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayır — 1. is., yrı, Ar. ḫayr 1) İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım 2) sf. İyi, hayırlı, yararlı, faydalı Hayır haberdir inşallah! Birleşik Sözler hayır dua hayır sahibi hayırsever hayrola hayrulhalef … Çağatay Osmanlı Sözlük
kimseden kimseye hayır yok (veya gelmez) — insan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse hayal kırıklığına uğrar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yok yok — 1) ne istersen var anlamında kullanılan bir söz Bu mağazada yok yok. 2) hayır hayır! anlamında kullanılan bir söz Yok yok, gidelim! … Çağatay Osmanlı Sözlük
yok — sf., ku, ğu 1) Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı 2) Yasak İçki, sigara yok. 3) is. Olmayan, bulunmayan şey Sen yoktan anlamaz mısın? 4) e. Hayır anlamında kullanılan bir söz Geldiler mi? Yok, daha gelmediler. 5) bağ.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yok canım — 1) öyle şey olmaz, hayır, inanmayın anlamında kullanılan bir söz Yok canım, ben belediye taraflısı değilim. Sizden yanayım. M. Ş. Esendal 2) sahi mi, öyle mi? anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración … Wikipedia Español
Republic Protests — The April 14, 2007 protest in Ankara crowding the Ceremonial Plaza of Anıtkabir, the mausoleum of the founder of modern Turkey, Mustafa Kemal Atatürk The Republic Protests (Turkish: Cumhuriyet Mitingleri) were … Wikipedia
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Meskhetian Turks — Ahıska Türkleri / Meskhetian Turks / Ahısqa Türkləri Total population c. 400,000[1] 500,000[2][3] 629,000[4] … Wikipedia
Jakutische Sprache — Jakutisch Саха тыла Gesprochen in Russland Russland Sprecher ca. 456.000 Linguistische Kla … Deutsch Wikipedia